Bazı insanlar uçak yolculuğundan korkar ve binemezken bazı insanlarda uçak yolcuğunu sever, gerek iş gereği gerek tatil için kullanım sağlayarak yolculuk yapmayı tercih ederler.
Uçak severler için birde özellikle de cam kenarı denk geldiyse gökyüzünü yukarıdan izlemek rahatlatır, keyif verir.
Bulutların üstünde süzülürken dışarıyı izlemek, gökyüzünün sonsuzluğuna dalmak güzeldir. Hayaller kurmak bazen de acaba uçak düşer mi diye panik olmak, uçak yolculuklarında genelde düşünülen şeylerdir.
Aslında o anlarda bir mühendislik harikasına bakıyoruz ama farkında olmayabiliriz; onlarda uçak camları. Hiç düşündünüz mü neden uçak camları kare değil de yuvarlaklar? Bu sadece estetik bir tercih mi, yoksa hayati bir zorunluluk mu? Gelin inceleyelim.
Aslında camın yuvarlak ve küçük oluşu estetikten ziyade hayatta kalmanın bir anahtarı.
Yuvarlaklık Hayat Mı Kurtarıyor?
Uçaklar 10 bin metreye kadar yükseldiğinde dışarıdaki hava basıncı neredeyse yok denecek kadar azalır. Kabin içi ise insanların rahat nefes alabilmesi için sabit tutulur. Bu fark, uçağın gövdesine ve özellikle camlara ciddi bir stres bindiren bir durumdur.
Eğer camlar kare olsaydı, köşelerde stres birikir ve zamanla çatlamalara yol açardı. Nitekim 1950’lerde İngiltere’de yaşanan bazı uçak kazalarının sebebi bu kare camlardı. Mühendisler bu trajedilerden ders aldılar ve camları ovalleştirdiler.
Çünkü yuvarlak şekiller, stresi eşit dağıtarak çatlama riskini minimuma indirir. Yani camın o şekli, sadece hoş görünmekle de kalmayıp bizi gökyüzünde hayatta tutuyor aslında.
Camın Şekli Uçağın Performansını Etkiler
Yuvarlak camlar, uçağın gövdesiyle daha pürüzsüz birleşir. Bu da hava akışını bozmadan ilerlemeyi sağlar. Daha az hava direnci demek, daha az yakıt tüketimi demek de oluyor. Yani o cam, çevre dostu bir uçuşun da mimarı diyebilirim.
Ayrıca bu tasarım, uçağın genel ağırlığını azaltır. Hafiflik, havacılıkta altın değerinde ve her gram önemlidir. Yuvarlak camlar, daha ince ve hafif üretilebilir. Bu da uçağın verimliliğini artırır.
Yuvarlak camlar aynı zamanda ses dalgalarının kabine sızmasını da azaltır. Bu sayede daha sessiz bir uçuş deneyimi yaşanır. Dışarıdaki motor gürültüsü, rüzgar uğultusu, daha birçok ses… hepsi camın şekli sayesinde daha az hissedilir.
Yani o cam, sadece dışarıyı göstermekle kalmayıp, içerideki huzuru da korur.
Yüksek irtifada oluşan basınç farkı, camların şekline karar veren en kritik faktördür.
1950’lerde İngiliz Havayolları’nın ‘De Havilland Comet’ adlı uçağında kare camlar kullanılmıştı. Ne yazık ki bu tasarım hatası, cam köşelerinde yoğunlaşan stres nedeniyle gövdede çatlamalara ve trajik kazalara yol açarak kötü deneyim oluşmasına sebep olmuştu.
Bu olaydan sonra havacılık mühendisliği artık camları sadece yuvarlak yaptı. Bugün uçtuğumuz her uçakta bu dersin izi bulunuyor.
Uçak Camları Neden Küçük?
Camların yuvarlak olmalarının yanı sıra, uçak camları neden bu kadar küçük derseniz bunun da cevabı basınçla ilgili. Cam ne kadar büyük olursa, üzerine düşen basınç da o kadar arttığı için küçük camlar, bu basıncı daha kolay tolere eder.
Ayrıca kabin içi sıcaklık, ses yalıtımı ve yapısal bütünlük açısından da küçük camlar daha avantajlıdır.
Bir dahaki uçuşunuzda eğer pencere kenarına oturmayı başarırsanız, o camın şekline bir kez daha bakıp bu bilgiyle beraber gökyüzünde kaybolmayı deneyebilirsiniz. O cam aslında, mühendisliğin, bilimin ve insan hayatına verilen önemin bir sembolü niteliğinde.
Uçak camlarının yuvarlak olması, yazıda anlattığım üzere aslında bir estetikten çok daha fazlası. Bu detay, mühendislik zekasının, güvenlik önceliğinin ve yıllar süren deneyimin bir sonucu oluyor.