Her zaman yanımızdan ayırmadığımız akıllı telefonlarımız bizleri tembel düşünürler yapabilir. Bunun sebebi insanların telefonu düşünmekten kaçmanın yolu olarak kullanma eğiliminde olmasından dolayıdır.
Akıllı telefonlar beynimizin bilgiyi işleme biçimini etkileyebilir ve yanlış kararlar almamıza, işlerimize odaklanamamıza sebebiyet verebilir.
Şüphesiz cep telefonu çağın en muhteşem icatlarındandır. Bilgisayarların muadili diyebileceğimiz telefonlar önceden böyle özelliklere sahip değildi ve belli bir takım işlemler yapabiliyordu. Tıpkı ilk bilgisayarların boyutlarının devasa olması gibi. Ancak şimdi ceplerimize sığdırabiliyor, ekranı ikiye katlayabiliyor, profesyonel çekimler yapabiliyoruz.
Bizim kişisel asistanımız gibi bir şey oldular. Evet her şey güzel ancak elbette bu teknolojinin olumsuz yönleri de mevcut.
İstatistiklere bakıldığında son on yıl içinde telefon kullanımı aşırı artmış durumda. Gün içinde elimizden düşmediği gibi yatarken bile zor bırakıyoruz.
Dünyada akıllı telefona ulaşmayan insanların sayısı oldukça azalmış durumda.
Günlük yaşamda birçok şeyi akıllı telefon aracılığıyla yapıyoruz mesela arkadaşlarımızla sohbet ediyoruz mesajlaşıyoruz, şuanda bu makaleyi bile telefondan okuyor olmanız oldukça olası.
Akıllı telefon kullanmakta yanlış bir durum söz konusu değil. Hayatımızı çok daha basit hale getiriyorlar bu bir gerçek. Ancak tüm gün bir ekrana bakmak, ekranı sürekli kaydırmak, olumsuz haberleri okumak bilinçaltımızı hem kirletiyor hem de olumsuz etkiliyor.
Kendimizi dünyadan soyutlamak çok da güzel bir seçim değil.
Örneğin; Biri size saatin kaç olduğunu sorar, siz de akıllı telefonunuzu çıkarırsınız ve bu size yalnızca bulunduğunuz yerin saatini değil, gezegendeki herhangi bir yerin saatini de söyler. Bu küçük cihazlarda o kadar çok bilgi depolanır ve sürekli olarak üretilir ki ‘normal’ insanların bunlara yetişmesi imkansızdır, bu da bu cihazların birçok insanın eline bağlı olmasının nedenlerinden biridir.
Yapılan bir araştırmada 800 akıllı telefon kullanıcısı üzerinde, telefonların insanlar üzerinde nasıl bir etki oluşturduğu gözlemlendi.
Deneye katılan kişilerin bilgisayarda bir dizi testten geçmeleri istendi. Katılımcıların iyi puan almaları için tam konsantre olması gerekiyordu.
Testte insanın zihinsel kapasitesi, beynin belli bir zamanda verileri tutma ve işleme becerisi ölçüldü. Katılımcılardan telefonlarını ya ters ya da düz şekilde masanın üstüne, yahut ceplerine, çantalarına, başka bir odaya koymaları istendi. Telefonlar sessize alındı.
Araştırmanın sonucunda telefonlarını başka odaya yerleştiren katılımcılar telefonlarını masanın üzerine koyan kişilerden daha güzel bir performans sergiledikleri görüldü.
Bu grup telefonlarını ceplerine ya da çantalarına koyanlardan daha iyi performans gösterdiler.
Adrian Ward (Teksas Üniversitesi’nden araştırmacı):
“Bilinçli zihin o sırada akıllı telefonunuzu düşünmüyor ama bir şeyi düşünmemek için gereken süreç, bilişsel kaynaklarınızdan bir bölümünü kullanıyor. Bir bakıma beyin göçü gerçekleşiyor” dedi.
Yine benzer bir deneyde insanların akıllı telefonlarına olan bağımlılıklarının zihinsel kapasiteye etkisi incelendi.
Katılımcılar telefonlarını diğer grupta olduğu gibi masanın üstünde görünür bir yere, cebine, çantasına ya da başka bir odaya koydu. Bazı katılımcılardan ise bu defa telefonlarını kapatmaları istendi.
Akıllı telefonlarını masada, ceplerinde ya da çantalarında tutan ve telefonlarına en bağımlı olan kişiler, daha az bağımlı olan gruba göre daha kötü performans gösterdi.
Bu deneyde telefonun kapalı ya da açık olmasının veya ters yüz edilmesinin önemli olmadığı görüldü.
Adrian Ward’ın bu deneyle ilgili yorumu ise:
“Katılımcıların dikkati telefonlarına gelen bildirimler yüzünden dağılmadı. Telefonlarının varlığı bile zihinsel kapasitelerini zayıflatmaya yetti” açıklamasını yaptı.
Telefonun faydalarını, bize sunduğu kolaylıkları, verdiği bilgileri vs. fazlasıyla biliyoruz ancak ya bu telefonlar düşünme biçimimizi de etkiliyorsa? Akıllı telefonlar beynimizin bilgiyi işleyişini nasıl etkiler?
2002 yılında Nobel ödülü alan Daniel Kahneman adlı bir psikolog, insanın düşüncesi hakkında bazı ilginç görüşler ortaya çıkardı.
Psikolog iki tür düşünür olduğunu öne sürdü: Analitik ve sezgisel.
Computers and Human Behaviour’dan yakın zamanda yapılan bir başka çalışmada ise insanların akıllı telefona bağımlı olma eğilimi hakkında görüşler paylaşıldı. Bu iki makaleden elde edilen çıkarımlar akıllı telefonların akıllıca düşünme yeteneklerimizi nasıl bozabileceği hakkında önemli bilgiler ortaya koyuyor.
Öncelikle şunu söyleyeyim; Bu düşünme stillerinden hiçbiri diğerinden daha üstün veya daha alçak olarak nitelendirilemez. Bunlar, insanların hayatlarındaki en küçük kararları bile almalarına yardımcı olan bağımsız düşünme biçimlerinden ibarettir.
Analitik düşünürler önündeki her sorunu analiz eden, tüm seçenekleri düşünen ve ardından mantıksal kararı veren kişilerdir. Sezgisel düşünürler ise karar almak için içgüdülerine güvenen kişilerdir.
Örneğin; Birisi Titanik filminin ne zaman vizyona girdiğini sordu diyelim. Analitik bir düşünür öncelikle hafızasını tarar, hafızasında bulunan bilgiler arasında mantıksal bağlantılar kurmaya çalışır ve ardından bu sonuçlar neticesinde bir cevap vermeyi dener.
Sezgisel bir düşünür ise, telefonunu çıkarıp cevabı çevrimiçi arama olasılığı çok daha yüksek bir ihtimaldir. Tekrar söylüyorum, her iki yol da daha iyi veya daha kötü değildir. Her iki yaklaşım da doğrudur, çünkü ikisi de sizi bir cevaba ulaştırır.
Ayrıca, bu çağda analitik düşünürler bile zaman zaman akıllı telefonlarına güvenir. 🙂
Yakın zamanda yapılmış olan bir deneyde, 600 kişiye çözmeleri için çeşitli sezgisel ve analitik problemler verildi ve cep telefonlarını kullanmakta da serbest kaldılar.
Ortaya çıktığı üzere yoğun akıllı telefon kullanımı, sonuçlarının gösterdiği düşük zeka ile ilişkilendirildi. Bu insanlara genellikle tembel düşünürler denmekte.
İnsanlar olağan enerjilerini korumak üzere programlanmışlardır. Düşünmek fazla enerji gerektiren bir eylemdir. Bu yüzden hayati önem taşımayan şeyler hakkında giderek daha az düşünerek enerji korumaya çalışırız. Bu esasen beynimizden bilgi aktarmamızdır.
Kısa bir süre için bu iyidir, ancak beynimiz şekillendirilebilir olduğundan, düşünmeme ve çok fazla düşünmemiz gereken durumlardan kaçınma alışkanlığına git gide uyum sağlar hale gelir.
Bu durum da zihnimizi köreltmeye başlar. Çalışmayan, üretmeyen, düşünmeyen bir beyin yaşlandığı zaman artık kullanılmadığı için çok az faaliyet gösterir. İnsanların yaşlandıklarında daha az zeki olmasının sebebi aslında bu durumdur.
Haftalık telefon kullanım oranlarımız korkunç seviyeye ulaşmış durumda. Bizler bile ben bu kadar neye baktım der hale geldik. Fark etsek de etmesek de telefon kullanım oranlarımız aşırı arttı. İnsanlar artık meditasyon yapar gibi sosyal medya detoksu yapar oldular, ki haklılarda.
Bu kadar fazla kullanmanın zararlı olduğunun bizlerde farkındayız. Üretkenliğimiz azaldı, hafızamız zayıfladı, söyleyeceklerimizi bile unutur hale geldik. Beynimiz rahatı gördü ve tembelliğe alışır oldu.
Şuan genç yaşlarımızda isek bunun etkilerini ya da gözle görülecek aşırı bir zararını göremiyor olabiliriz ama ileriki yaşlar için muhtemel görülen rahatsızlıklar arasında ilk olarak Alzheimer, demans, bunama baş göstermekte.
Akıllı telefonların harika bir icat olduğu bir kenara, yaşlandığınızda zeka seviyenizi mümkün olan en yüksek seviyede tutmak istiyor, kendinizi, hayatınızı hatırlamak istiyorsanız akıllı telefon kullanımınızı azaltmayı deneyin.
Bir kitap okuyun, bir programa katılın, gezilip görülmesi gereken birçok yer var oraları görmeye çalışın ve inanın o ekranın ardında sizin keşfetmenizi bekleyen kocaman ve büyüleyici bir dünya var, bunun bilincinde olarak telefonlarımızı kullanalım.
Bu gönderi en son şu tarihte değiştirilmiştir 15 Aralık 2024 5:27 pm
Yorumları Görüntüle
Kaynak belirtebilir misiniz lütfen?
Bu makaleyi bile telefondan okuyoruz, komik bir durumdayız 😃