Bilim

Nasıl Hasta Oluruz? Vücut Mikroplarla Nasıl Savaşır?

Her şey boğazınızın hafif gıcıklanması ile başlar. Sonra bakarsınız ki vücudunuz ağrımaya başlamış ve hiç haliniz yok. İştahınızda oldukça azdır. Bu durum karşısında evet artık şifayı kaptım kesin demeniz muhtemel.

Bu saydığım belirtilerin oluşumu gerçekten de enfeksiyonlar mıdır?

Sizi gerçekten hasta yapan şey ne olabilir? Üşütmek mi, hasta olan biri ile temas etmek mi, havadaki mikroplar mı?

Grip virüsü gibi patojenler vücudunuza girip hücrelerinizi işgal edip onları öldürmeye başladığı zaman hasta olursunuz. Elbette bu saldırı karşılıksız kalmaz. Bağışıklık sisteminizi hemen harekete geçer. Vücudunuz enfeksiyon kaptığını algıladığı anda kendini savunmaya başlar.

Makrofajlar yani ilk ataktan sorumlu olan hücreler, vücudunuzda olan virüsü ve enfekte hücreleri arar ve onları öldürürler. Bunun ardından makrofajlar, sitokin denilen proteinleri salgılarlar. Böylelikle bağışıklık sisteminizde bulunan ve virüse karşı savaşta görev alan diğer hücreler olay yerine ulaşır.

Eğer bütün bu taarruz yeterince güçlüyse siz daha fark etmeden enfeksiyon yok edilir. Aslında olan, vücudunuzun kendini asıl saldırıya hazırlamasıdır.

Bazı durumlarda, virüsler fazla ve oldukça hızlı yayılır hatta kana veya hayati organlara yerleşir.

Bu tehlikeli durumu önleyebilmek için bağışıklık sisteminizin beyninizle koordine olarak daha güçlü bir saldırı gerçekleştirmesi gerekir.

İşte tam bu noktada, bizim hoşumuza pek gitmeyen hastalık semptompları baş gösterir.
Ateşiniz çıkar, vücudunuz ağrır, acır. Peki neden bu durumu yaşıyoruz?

Bağışıklık sistemimiz olası bir saldırı durumunda daha çok sitokin salgılar. Bunun iki sonucu vardır:

  1. Bütün vücudu baştan aşağı dolaşan Vagus siniri bu bilgiyi ağrı merkezinin yakınından geçerek beyin sapına iletir.

2. Sitokinler beynin vücut sıcaklığından, susuzluktan açlıktan ve uykusuzluktan ve daha bir sürü şeyden sorumlu olan hipotalamusa ulaşır.

Bu sinyali alan hipotalamus savaşta ön safada yer alan prostaglandin E2 denilen molekülü üretir. Hipotalamus kaslarınızın kasılmalarını sağlayan sinyaller yollar ve bu sinyaller vücut ısınızı yükseltir.

Aynı zamanda sizi yorgun bırakır, iştahınızı kaybedersiniz ve susuz hissedersiniz.

İlgili Yazı

Yani ateşinizin çıkıyor olması bağışıklık sisteminizin çalışmakta ve savaşmakta olduğunu gösterir. Ateşinizin çıkması bakterileri yavaşlatabilir ve bağışıklık sisteminizin patajonleri yok etmesine yardımcı olabilir. Burada dikkat edilecek husus ateşin kontrol edilebilir düzeyde olmasıdır.

Uyumak vücudunuzdaki enerjinin enfeksiyonla savaş için kullanılmasına öncülük eder.
Yemek yemeği kestiğinizde, karaciğeriniz kandaki demir daha fazla ayırıştırır ve demir bakteriler için hayati önem taşıdığından bu durum onları aç bırakır.

Susuz olmanız sizi dehidre eder, böylelikle hapşırmayla, öksürmeyle, kusmayla, ve isalle hastalığın bulaşmasını azaltır. Suyu ihtiyaç miktarı içmeniz fayda verir.

Fiziksel semptomların yanı sıra hastalıklar ruhsal açıdan bizi yorgun, mutsuz, duygusal, ters yapabilir.

Bunun sebebi sitokinlerin ve prostaglandinlerin beyindeki yüksek fonksiyonlu yerlere ulaşıp nerotransmiterlerin aktivitesini bozmasıdır. Bu duygu gibi hislerin kontrol edildiği limbik sistemimizi ve muhakeme yapmamızı sağlayan serebral korteksi olumsuz etkiler.

Yani her hastalandığınızda bu kadar rahatsız hissetmenize neden olan şey aktif bağışıklık sisteminizden başka bir şey değildir.

Ateşinizin çıkıyor olması, öksürmeniz aslında bağışıklığınızın çalıştığının göstergesidir.

Maalesef herkes böyle değil. Dünyamızda milyarlarca otoimmün hastalıkların sıkıntısını yaşayan insanlar var. Bu hastalıklarda bağışıklık sisteminiz kendi vücudunuza savaş açıp organlarınızı tahrip edebiliyor ne yazık ki…

Hastalığın getirdiği semptomlar sinir bozucu olsa da aslında bizi en çok ayakta tutan şeyler de onlar. En ufak kırgınlığımızda ilaçlar almamız bağışıklık sistemimizin vücudumuzu savunmasını da oldukça olumsuz etkiler.

Bu ve birçok sebeplerden ötürü doktorlar çok gerekli görmedikçe antibiyotik kullanılmasını önermez. Çünkü antibiyotikler direk bağışıklığımızın savunmasını etkisiz hale getirerek kendisi savunma yapar. Bu da başka zamanlarda hastalandığımız vakit bağışıklığımızın devreye girmesini olumsuz etkiler.

Özellikle birkaç aydır çoğu insan hasta. Temiz hava almayı, vücudunuzu sıcak tutmayı ve sebze – meyve tüketmeyi ihmal etmeyelim 🙂

Bu gönderi en son şu tarihte değiştirilmiştir 16 Şubat 2025 12:04 am

Rüveyda Koç