Sabaha alarm kurmuşsunuz ama bir türlü uyanamıyorsunuz. Sürekli erteliyorsunuz. En son ‘Neden bu kadar erkene kurdum ki?’ diye kendinize söylenirken geç bile kaldığınızı görürsünüz.
Dişlerinizi fırçalarken; ‘Biraz kilo mu aldım acaba, saçımı kestirsem mi yoksa biraz daha mı böyle durayım’ gibi düşüncelerle istişare ederken bulursunuz kendinizi.
Kendi kendine konuşurken yakalanmak utanç verici hissettirebilir. Hatta bazı insanlar bunu ruhsal bozukluk alameti olarak görebilir. Toplumumuzda buna dair deyim bile var ‘Delirdin mi? Niye kendi kendine konuşuyorsun?’
Peki gerçekten kendi kendine konuşmak bir sıkıntı olduğunu mu gösteriyor?
Yıllar boyunca yapılan psikolojik araştırmalar kendinizle konuşmanın çok normal ve doğal bir şey olduğunu söylüyor. Çoğu insan gün içinde, günün herhangi zaman diliminde kendiyle konuşuyor. Bunu neden yapıyoruz?
İnsanın Kendi kendine konuşması zihin içi anlatımı ifade eder, bunu da iç ses deriz. Bu, zihinsel imgelemeden ya da rakamları ve şeyleri hatırlamadan farklıdır.
Psikologlar, kendi kendine konuşmayı kendimizle ya da yaşadığımız olaylarla ilgili düşüncelerimizi kelimelere dökmek olarak tanımlıyor.
Bu konuşma, ”Kilo versem iyi olacak gibi, spor yapmalıyım” tarzında kişisel konuşmaları ya da gün içinde “Dün arkadaşı aramayı unuttum, bugün arayayım″ gibi aklımıza gelen düşünceleri de içerir.
Çoğu yetişkin kendisiyle içinden konuşma eğilimindedir, sesli olarak söylediklerimiz de bu gruba dahil. Aslına bakılırsa psikologlar, ilk kendi kendimize konuşma deneyimlerimizin çocukların tek başlarına oynarken yaptığı gibi sesli olduğunu inanıyor.
1930′larda Rus psikolog Lev Vigotsky bu tür bir konuşmanın gelişmede kilit nokta olduğunu söyledi. Ona göre çocuklar, yetişkinlerle aralarında geçen konuşmaları tekrar ederek davranışlarına ve hislerine yön veriyorlar.
Bunları oyun oynarken terkarlayarak sesli şekilde tutum sergiliyorlar. Yaşları ilerledikçe bu konuşmalar içe dönerek özel içsel diyaloglara dönüşüyor. Yani artık daha büyümüş olduğu için düşüncelerini içten kontrol etmeyi öğrenmiş oluyor.
Bu içsel diyalogların çok mühim ve planlı olmaya, zor durumlarla baş çıkmaya hatta motivasyonu arttırmaya yardımcı olduğunu da biliyoruz. Kendi kendine konuşma üzerine araştırma yapmak çok zor olabiliyor.
Bunun sebebi kendi kendine konuşmanın spontane ve çoğunlukla farkında olmadan yapılan bir davranış olması. Yani oldukça doğal gelişen bir hadise. Bu sebeple bilim insanları hala şu gibi temel sorulara cevaplar arıyor:
‘Neden bazı insanlar diğerlerinden daha fazla kendi kendine konuşur?’
‘Kendi kendine konuşma sırasında beynin hangi bölümleri çalışır?’
‘Bu çalışmanın normal konuşma sırasında olandan farkı nedir?’ Şundan eminiz:
O da bu konuşma sırasında kendinize söyledikleriniz tutum ve davranışlınızı ciddi anlamda etkiler. İç sesle motive edici ve yapıcı bir biçimde konuşmak odaklanmayı ve kişinin öz saygısını arttırıyor ve günlük işleri halletmeye oldukça fazla yardım ediyor.
Örneğin okul tenis takımı oyuncularının dahil olduğu bir çalışmada, tenis sırasında kendileriyle yaptıkları yapıcı konuşmaların konsatrasyon ve başarılarını arttırdığı görüldü.
Bir arkadaşla sohbet ediyormuş gibi yapılan konuşma stresi azaltırken doğrudan kendinize yönelik bir konuşma da duyguları kontrol etmeye yardımcı oluyor aslında.
Uzaklaşmış içsel konuşmaysa başkası konuşuyormuş gibi yapılan kendinizle konuşmadır.
Yani “Bu iş sende” şeklinde değil de ‘Sen bu işe artık hazırsın’ diye düşünmek.
Bir araştırmaya göre bu tarz konuşmalar tanışma ya da topluluk karşısında konuşma gibi endişe verici durumlarda stresi azaltmak için de oldukça faydalı.
Ancak pozitif konuşma ne kadar yararlı ise negatif konuşma da o kadar zararlı olabiliyor.
Yani kendinizi bir şeye çok fazla inandırır ve telkin ederseniz ona ikna olmuş olur ve belki de negatifliği üstünüze çekmiş olursunuz.
Birçok kişi ara sıra kendini eleştirir bu tabiki çok normaldir fakat bu davranış çok sık tekrarlanıldığında ya da aşırı negatif olduğunda toksik bir hale gelebiliyor.
Aşırı dozlarda negatif kendi ile konuşma, çocuklarda ve yetişkinlerde çoğunlukla anksiyeteye sebep olduğu gözlemlenmiş. Problemler hakkında suçu devamlı kendilerinde bulanlar ve sürekli kuranlar depresyon hissini genellikle daha yoğun şekilde yaşıyorlar.
Bugün BDT ya da Bilişsel Davranışçı Terapi denilen terapi yöntemi kısmen kendi kendine konuşma davranışını düzenlemeye çalışıyor.
BDT terapistleri çoğunlukla negatif düşünce döngülerini tanımlayıp onları tarafsız yahut yapıcı düşüncelerle değiştirir. Zihnimizde yer alan olumsuzlukları daha kontrollü ve pozitif hale gelmesini amaçlıyor.
Sonuç olarak iç sesinizle de dış sesinizle de barışık ve nazik olmaya çalışın, çünkü uzun süre size arkadaşlık edecekler 🙂
Bu gönderi en son şu tarihte değiştirilmiştir 19 Mayıs 2025 10:24 pm