Bilim

Mükemmelliğe Bakış: İnsan Gözü Kaç Megapikseldir?

Gözlerimiz mi daha net çözünürlüktedir yoksa dünyanın en iyi kameraları mı? Buna cevabımız elbette insan gözü olacaktır. Teknoloji her ne kadar ilerlemiş de olsa insan vücudunda olan doğal görme yetisine asla erişememiştir. Yaklaşmış olabilir gibi gözükse de hala insan gözü ile kameralar arasında büyük farklar bulunur.

Gözlerimizi, en iyi çeken telefonlara kıyasla ne kadar iyi gördüğünü öğrenmek ister misiniz?

Bilim adamı ve fotoğrafçı olan Dr. Roger Clark’a göre insan gözünün çözünürlüğü 576 Megapikseldir. Bu tam olarak kesinleşmiş bilimsel bir kavram olmasa da, birçok bilim adamı bu görüşü doğrular. Samsung S24’ün 200 megapiksel kamerasıyla karşılaştırıldığında bu oldukça büyük bir rakama işaret eder.

576 Megapiksel çözünürlükle tek tek pikselleri ayırt edemeyeceğiniz kadar keskin ve net bir ekran oluşturmak için 576 milyon pikseli görüş alanınıza sığdırmanız gerekir. Peki gerçek öyle mi?

Konuya tam girmeden piksel ve megapiksel kavramı ne demektir ona bakalım.

Piksel Ne Demektir?

”Picture Element” kelimelerinde türetilen Pixel, ekranda oluşmuş olan bir görüntüde insan gözünün ayırt edebileceği en küçük birime verilen isimdir. Pikseller mavi, yeşil, kırmızı alt piksellerden meydana gelirler. İngilizcede piksel nokta olarak geçse de aslında pikseller kare formundadırlar.

Megapiksel ise; bir fotoğrafta 1.000.000 pikselin birleşmesiyle görüntüyü oluşturan taneciklerin sayısı ve çözünürlük birimine megapiksel denilir.

1920×1080 bu gibi sayılar piksel boyutlarıdır. ikiye katlandığında bize toplam sayıyı söylerler. 2073600, yani 2.0 megapixels’ dir. Bir sahneyi oluşturan görüntü öğeleri..

İnsan Gözü vs Kameralar..

Aslında kameralar ile insan gözünü kıyaslamak pek de mantıklı değildir. İnsan gözü bir kamera lensi değildir. Belleğine kaydetmek için anlık görüntüleri çekmez. Daha çok dedektif gibi adeta çevreden ipuçları toplar. Parçaları bir araya getirir ve tam bir resim oluşturur.

Gözlerimiz dünyayı bir kamera gibi algılamaz. Gözlerin anatomisinden ve retinamızdan kaynaklı farklılıklar vardır.

İnsanların gözlerinin merkezinde Fovea denilen bir alan vardır. Bu alandan bakıldığında, baktığımız şeyi küçük bir alanda olsa en net hali ile görebiliriz.

Bir kameraya birde insan gözüne bakarsak ikisinin de ışığa odaklanmak için bir merceği ve onu yakalamak için sensörleri vardır. Kameranın merceği ona doğru yaklaşan objeye odaklı kalabilmek için hareket eder. Fakat gözünüzdeki mercek hareket etmek yerine şekil değiştirir.

Ayrıca çoğu kamera merceği akromatiktir. Yani aynı noktadan hem kırmızı hem de mavi ışığa odaklanırlar. Gözleriniz ise farklıdır. Bir nesneden gelen kırmıza ışığa odaklıyken mavi ışığı odak dışı bırakırlar.

Madem Öyle Nesneler Neden Odak Dışı Görünmüyor?

Bu soruyu cevaplamak için öncelikle gözlerinizin ve kameranın ışığı nasıl yakaladığından yani ışık alıcılardan bahsetmeliyiz.

Kameranın ışığa hassas yüzeyinde odaklandığı ve yüzeye eşit miktarda dağıttığı tek bir çeşit ışık alıcısı vardır. Bu ışık alıcıların üstlerindeki kırmızı yeşil ve mavi filtre dizisi de onların uzun, orta, kısa ışık dalgalarına faklı karşılık vermelerini sağlar.

İlgili Yazı

Gözlerimizin retinası da birkaç çeşit ışık alıcısına sahiptir. Bunlar normal ışık koşulları için genelde üç çeşit ve düşük ışık içinde bir çeşittir ve karanlıkta renk körü olmamızın sebebi de aslında budur.

Normal bir ışıkta kameranın aksine renk filtresine ihtiyacımız yoktur. Çünkü bizim ışık alıcılarımız zaten ışığın farklı dalga boylarına göre farklı karşılıklar verir. Ayrıca kameranın aksine bizim ışık alıcılarımız düzensiz olarak dağıtılmıştır ve merkezinde de loş ışık için özel bir alıcısı yoktur.

Bu yüzden zayıf parlayan yıldızlara doğrudan baktığımız zaman kaybolurlar. Ayrıca bu merkezin mavi ışığı fark edebilen çok az alıcısı vardır.

Yani görsel aktivitemizi ve renkleri görebilme yeteneğimizi görme duyumuzun merkezi sağlar.

Ayrıca gözlerimizde kör nokta denilen bölgeler vardır. Ve bu bölgelerde hiç ışık alıcısı yoktur. Orada bir görme eksikliği hissetmeyiz. Çünkü yine beynimiz boşlukları doldurur.

Arkadaşlar aslında bizler gözlerimizle değilde beynimizle görürüz. Retinalarda dahil beyinlerimiz görme sürecinde yer aldığı için görsel illüzyonlara da elverişliyizdir. O yüzden bazen görseller bizi yanıltır.

Bu görselin merkezine odaklanın. Sizce de hızlıca hareket ediyor gibi gözükmüyor mu?

Evet dediğinizi duyar gibiyim. Bunun sebebi gözlerinizin sıklıkla titriyor olması eğer böyle olmasaydı, yani titreşim halinde olmasalardı görme duyunuz aniden yok olurdu. Çünkü retinadaki sinirler sabit bir görseldeki daimi yoğunluğa karşılık vermeyi durdurmuş olurdu.

Ayrıca kameranın aksine gözlerinizle büyük hareketler yaptığınız zaman kısa bir süre göremezsiniz. Aynadan bir gözünüz ile diğerine bakarken yön değiştirmelerini görememenizin sebebi de aslında budur.

Kameralar gözümüzden kaçan bazı detayları yakalayabilir, uzaktaki nesneleri büyütebilir ve tam olarak gördüğü her şeyi kaydedebilir.

Fakat gözlerimiz ve beyinlerimiz milyonlarca yıl boyunca birlikte mükemmel bir uyum içinde çalışarak hiçbir kameranın ulaşamayacağı çözünürlükte bir görüntü sağlarlar. Üstelik bu yüksek çözünürlükte olan kameranızın şarjını gece uyuyarak doldurmanız da mümkün 🙂

Gözlerimiz mükemmel bir sistemle yaratılmıştır ve şimdiye kadar ne söylendiyse bunların kesinkes bir kanıtı yoktur. Gözün nasıl, ne şekilde gördüğü vs.

Gözümüzü kameralar ile kıyaslamak aslında gözümüzü küçük görmek demektir. Gözlerimiz kameralar ile kıyaslanamayacak bir düzeyde mükemmel görüntü sağlarlar. Yapay değil doğal bir görüntü elde ederiz. Hiçbir kamera insan gözünün gördüğü mükemmellikte görmeye şuanda güç yetiremiyor. Bu teknoloji kaç yüzyıl sonra elde edilir bunu yaşayarak göreceğiz..

Rüveyda Koç