İnsanlık tarihinin uzun bir geçmişi var. İlk atalarımız yiyeceklerin hangisinin yenilebilir, hangisinin zararlı olduğunu nasıl belirlediler? Bunun için ne bedeller ödendi?
Sizinle yaklaşık 2 milyon yıl öncesine, ilkel insanların yanına gidelim.. Tek tük insanlar varlar ve sürekli bir yiyecek arayışı içindeler.
Aynı zamanda yeni yaşam alanları keşfediyorlar. Belki de kavurucu güneşin altındayken gözlerine taze görünen bir bitki çarpıyor. Ancak bu güvenli mi?
Peki bu ilk zamanlardaki insanlar hangi yiyeceklerin onları güçlendirdiğini, neyin onları hasta edeceğini, hatta öldürebileceğini çözdüler?
İnternet üzerinde parmaklarımızın ucunda bulunan kaynakların bolluğu sayesinde ve uzun tecrübeler aktarımlar sayesinde hangi bitkilerin, yiyeceklerin bize faydalı yahut zararlı olduğunu bilebiliyoruz.
Ancak binlerce yıl öncesinde atalarımızı beslenme tercihlerini yönlendiren şey neydi? Bak kardeş, bundan geçen biri yedi öldü mü? Yoksa farklı bir çözüm mü?
Tıpkı bir çocuğun anne ve babasını, çevresini gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenmesi gibi, atalarımızın da yaptığı yiyecek seçimleri bundan pek farklı değil.
Örneğin bir çocuk ebeveynlerinin her gün muz tükettiğini görürse, çocuğun beyni bunu kaydedecek ve muzları güvenli bir gıda seçeneği olarak kodlayacaktır.
Ebeveynlerimizin asla çatal bıçak yemediği gerçeğine dayanarak çocuklarda çatal bıçakların yemek değil de alet olduğunu anlayıp onları araç olarak kullanıyor.
Benzer şekilde atalarımız da aynı ‘Öğretilmiş davranış’ ilkesini izlediler. İlk insan atalarımız ağırlıklı olarak avcı ve toplayıcıydı ve birden fazla nesil boyunca aynı coğrafi bölgeleri işgal ediyordu.
Karşılaştıkları yeni bitki veya hayvan türleri temel bir deneme yanılma kavramıyla değerlendirildi. Yeni gıda maddelerinin küçük miktarlarının önce tadına bakıldı.
Bu gıdalara karşı verilen tepkiler gelecekte toplumların bunları tüketip tüketmeyeceğine dair bir bilgi oluşturdu.
Yenilen bir şey bir kişide ölüme, hastalığa yol açtıysa bu yiyeceğin üstü hemen çizildi ve kaçınıldı. Elbette bunu öğrenebilmek bazı insanlar için pahalıya patladı ancak herkesin eceli belli olduğundan dolayı bundan kaçış da zaten mümkün olmayacaktı.
Eğer yeni yiyecek bir sıkıntıya yol açmadıysa yavaş yavaş hayata dahil ettiler. Bu deneme yanılma yöntemi rastgele kabul edildi.
Binlerce yıl boyunca dillerin, sembolizmin, matematiğin evrimiyle insanlar uzun mesafeler arası iletişim konusunda gezegendeki en gelişmiş varlıklar olarak ortaya çıktı. Önceki nesillerin alışkanlıklarına yerleştirdiği bu net iletişim yeteneği atalarımızı yerel ekosistemleri hakkında ayrıntılı bilgilerle donattı.
İnsanlar avcı ve avcılıkla gelişen tarım toplumlarına ve temel gıdalara dayalı beslenmelerini standartlaştırmaya doğru ilerledikçe, yabani bitkilere ilişkin bilgiler yavaş yavaş erozyona uğradı.
Öyle olsa bile bölgede yetiştirilen mahsul türlerine bağlı olarak beslenme gelenekleri ve bölgesel standartlar varlığını sürdürdü.
Şimdi sizlerle coğrafi konumumuz ne olursa olsun neyi tüketmemiz ve neyi tüketmememiz gerektiği konusunda bizi bilgilendiren çok sayıda kaynağa sahip olduğumuz günümüze hızla ilerleyelim..
Öğrenilmiş davranışlar ve nesiller boyunca aktarılan dersler dışında yaratılışımızın mükemmel olduğunu ve gelişmiş bir duyu sistemine sahip olduğumuzu kabul etmek önemli.
İlk insanlarda da tat duyusu vardı şimdiki insanlarda da var hatta bizlerin duyuları biraz paslanmış bile olabilir ilk insanlara göre. Çünkü yediğimiz içtiğimiz çoğu şey yapay, zararlı ve kimyasal..
Hatırlarsınız ki Pandemi döneminde genel insanlık duyu organlarının ne kadar büyük nimet olduğunun farkına varmıştı. Bazıları koku alamadı, bazıları tat alamadı..
İnsanlar olarak hep zaten koku alan, bir şeye ihtiyaç duymadan içgüdüsel tat alan varlıklarken bir anda elimizden güç gitmiş gibi olduk ve epey şaşırmıştık bu duruma..
İnsanın yediği şeyden tat alamaması gerçekten büyük bir sorun. Ha ot yemişsin ha bir pasta hiçbir farkı yoktu. Çok şükür ki o günleri geride bıraktık.
Konuya geri dönecek olursam: İlk insanlarda da çok iyi duyusal beceri vardı bu konuda bizden daha üstündüler. Çoğu yiyeceğin iyi mi kötü mü olduğunu dokunarak, tadarak, hissederek anlayabiliyorlardı.
Duyular doğru yiyeceğin seçiminde büyük rol oynadı. Ancak bu ipuçları her zaman doğru olmayabilir elbette.
Evet deneme yanılma yöntemiyle bazı şeylerin günümüze kadar ulaşıyor olması kulağa basit gelebilir ancak en güvenli öğrenim yolu bu şekildeydi.
Zehirli mantar tüketen talihsiz ilk insan, insanlar için bu kötü bir deneyim olsa da arkalarından gelen nesiller için büyük bir örneklik bırakmış oldular.