Beynimiz büyük miktarda bilgi ve hafıza depolar. Bu nedenle, bazı işitsel veya görsel uyarıların nöronal nostaljiyi ne zaman tetikleyeceğini bilemeyiz. Bir eşyaya bakarken dalıp başka yerlere gidiyorsak, bir sokaktan geçerken bir anıyı kucaklıyorsak, bir sesi kaybettiğimiz birinin sesine benzetiyorsak içimizde ortada bir şey yok ama şuan ben neden üzülüyorum hissi oluşabilir.
Evet, biz insanlar çoğu zaman içimizde bir şey olmadan beliren bir üzüntü hissedebiliyoruz.
Böyle bir an ile karşılaştığınız zaman sizi fazlaca düşündürebilir, üzgün, yorgun olmanıza, hatta yıkılıp ağlamanıza bile sebebiyet verebilir.
Bu yaşadığınız şeyin sebebini bilmiyor olmak da başka bir üzücü durumdur. Bu hipofreni adı verilen sebepsiz üzüntüyü tetikleyen bir çok şey var.
Örneğin birine güvenin oluşması yıllar alır, ancak kırılması saniyeler.. Güveniniz size çok yakın olan veya ilişki içinde olduğunuz biri tarafından kırılırsa eğer bundan sonra başka birine güvenmek oldukça zor hale gelir.
O zaman kişiye güvendiğimiz için pişmanlık duyabilir ve insanların niyetlerini en baştan bilmeyi dileyebiliriz. Bu sürede oluşan yalnızlık yabancılaşma ve izolasyon duygularına yol açabilir. İnsanlardan soğuyabilir, herkese olumsuz gözle bakabilirsiniz.
İnsanlarla birlikte olsanız da olmasanız da kendinizi hala yalnız, bencil hissedersiniz.
Hassas bir insansanız eğer, her zaman endişelenebilir ve başkalarının size ne söylediğini, sizin ne tepki verdiğinizi, insanların sizi umursamadığını, değersiz biri olduğunuzu bile düşünebilirsiniz.
Çok empati kuran bir insansanız eğer kendinizi sürekli başkalarının yerine koyduğunuz için üzgün hissetme oranınız daha fazladır. Başkalarına yardım etmeye bu kadar yatırım yaptığınız zaman, genellikle duygularınızı maskeler ve kendi zihinsel ve ruhsal sağlığınızı düşünmeyi bırakırsınız. Sürekli başkaları ve onların yaşadıkları olaylar hayatınızda döner durur.
Açıklanamayan üzüntüye neden olan başka sebepler arasında travmatik deneyler de yatabilir. Kötü ilişkiler içerisinde olmak ya da size çok yakın olan birini kaybetmek gibi trajik geçmiş olaylar sizin için yıllar geçse de aslında geçmemiş olup depresyonda hissetmenize neden olabilir.
Bir şey hakkında taşıdığınız suçluluk duygusu gibi, taşıdığınız keder de her an tetiklenebilir.
Üzüntüde algıya bağlıdır. Algı, bir durumun sizi ne kadar etkilemesine izin verdiğinizi, durumun duygularınızı kontrol edip etmediğinizi veya durumu ve duygularınızı kontrol edip etmediğinizi ifade eder.
Başka bir düzeyde, ebeveynleriniz, akranlarınız ve hatta daha geniş toplum gibi sosyal faktörler sizi üzgün ve dış güçler tarafından kontrol edilen kişi olarak hissetmenize neden olabilecek kısıtlamalar getirebilir.
Üzüntü özellikle kadınlarda adet döngülerinde yoğun yaşanır, hiçbir sebep yokken en mutsuz, üzgün bir ruh haline bürünmeleri mümkündür. Bu tabii olarak hormonlardan kaynaklı yaşanır.
Erkekler ise genellikle üzüntü duyarlar ancak aynı zamanda erkekliği somutlaştırma ihtiyacı da hissederler. Bu nedenle genelde duygularını kendilerine bile gizlerler, bazen de kendilerine saklarlar bu da daha sonra tetiklenme sorununa yol açar.
Sebepsiz üzüntülerin ardındaki bir başka neden de yaştır. Ergenlik ve yaşlılıkta depresyon daha fazla görünür ve önceden de kestirilemez.
Bazı ilaçların, uyuşturucuların, alkollerin ya da sakinleştiricilerin yan etkileri de üzüntüyü inceden inceye tetikleyebilir.
Bu tür sebepsiz üzüntüler ile sık sık karşılaşıyorsanız eğer başa çıkmak için bir profesyonel ile konuşabilir, kendinizi zihninizi dağıtacak ya da bir işe odaklanmanızı sağlayacak işlere yönlendirebilirsiniz.
Zihninizi hayatın genelinde olumlu şeyler ile meşgul etmeye, olumsuzluklara odaklanmamaya gayret edin.
Şu yaşadığımız asırda zaten üzgün olmak için sebep çok fazla iken birde siz sebepsiz üzülmek için kendinizi yormamaya çalışın. 🙂