Işığı açıyorsunuz kazandaki kömür yanarak suyu buhara dönüştürüyor. Bu buhar, elektronları bir tel boyunca iterek jeneratörü harekete geçiriyor ve türbini döndürüyor. Bu akım yüzlerce kilometrelik elektrik kabloları aracılığıyla yayılıyor ve evinize ulaşıyor.
Dünyanın her yerinde, sayısız insan bunu her saniye yapıyor ışığı açıyor, fişi prize takıyor, açma tuşuna basıyorlar. Bu kadar kullanım fazlalığına karşı elektriğimiz ne durumda?
Kullandığımız toplam elektrik miktarı hızla değişiyor, dolayısıyla bu soruyu cevaplamak için sadece şu anda dünyada ne kadar elektrik kullanıldığını değil, aynı zamanda gelecekte ne kadar kullanacağımızı da bilmemiz gerekiyor.
İlk aşama, elektriğin nasıl ölçüldüğünü anlamak. Bu biraz karmaşık gelebilir. Jul bir enerji birimidir ancak genellikle elektrik sadece jul cinsinden ölçülmez. Bunun yerine, watt olarak ölçülür.
Watt, bir şeyi çalıştırmak için saniyede ne kadar enerji gerektiğini gösterir. Bir jul/saniye, bir watt’a eşittir. Bir akıllı telefonu şarj etmek için yaklaşık 0,1 watt gerekir, evinize elektrik sağlamak için bin watt, küçük bir kasaba için bir milyon ve orta büyüklükte bir şehir içinse bir milyar wat gerekebilir, bu örnek bir rakam elbette. Kullanıma göre oran artar.
2020 yılında tüm dünyaya elektrik sağlamak için 3 trilyon watt gerekliydi. Aradan 5 sene geçti şuan tahmini bunun iki katı elektrik gücü gerekli.
Bu veriler ışığında maalesef bir milyar insanın da güvenilir elektriğe erişimi bulunmamakta.
Ülkeler sanayileştikçe ve şebekeye daha fazla insan katıldıkça elektrik talebinin 2050 yılına kadar yaklaşık %80 artması bekleniyor. Ama durum sadece bu orandan ibaret değil.
Ayrıca elektriği kullanmak için yepyeni yöntemler bulmamız da gerekecek. Şu anda birçok şeyi fosil yakıtlar yakarak çalıştırıyoruz, sürdürülemez miktardaki sera gazı salınımı küresel ısınmaya katkıda bulunuyor.
İnsanlık adına sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için bu salınımları tamamen ortadan kaldırmamız gerekecek.
Endüstriyel sektör için bunu gerçekleştirmenin ilk adımı, fosil yakıtlardan elektrik enerjisine geçmektir.
Birçok ülkede elektrik sıkıntısı oluşmaya başladı ve bu durum git gide önemli bir hal alacak gibi.
Birkaç gün öncesinde İspanya ve Portekizde aniden elektirik kesintisi yaşandı ve günlük hayat tamamen durdu, milyonlarca insan etkilendi. Uzun süreli kesintinin ardından ülkeye tekrar elektrik geldi ancak ülkedeki toparlanmanın biraz süreceği bildirildi.
Ayrıca hem İspanya hem de Portekiz’de Salı günü ikinci gün de olağanüstü hal ilan edildi.
Operatörlerin sıcaklık değişimlerinden dolayı oluştuğunu iddia ettiği kesinti, on milyonlarca insanı elektriksiz bıraktı. Birçok insan mağdur oldu. İnsanlar toplu taşımalarda mahsur kaldı.
Türkiye daha yeni yaşanan bu kesintiden etkilenmedi ancak bizde Avrupa’nın elektrik dağıtım ağına bağlı olduğumuzdan dolayı olası sıkıntıların bizi de etkilemesi söz konusu gözüküyor.
Avrupa’da da bu şekilde zaman zaman elektrik kesintileri meydana geliyor. İnsanları endişelendiren durum bu halin uzun süreli bir hal alması ve insanların elektrik kaynaklarından sıkıntı çekmesi.
Elektrikli arabalar kullanmamız, binaları ısıtan doğal gaz kazanlarından elektrikli ısı pompalarına geçmemiz ve endüstriyel işlemlerde kullanılan fazla ısıyı elektrik enerjisine çevirmemiz gerek.
Söylentilere göre, küresel elektrik ihtiyacı 2050 yılına kadar üç katına çıkabilir. Ancak veriler 2050 yılını bile bulmayacağını daha erken küresel elektrik sıkıntısı yaşayacağımızı gösteriyor.
Şayet fosil yakıtların neden olduğu sorunları çözecekse temiz enerji kaynaklarından gelen bütün elektriğe ihtiyacımız olacak.
Bugün ürettiğimiz elektriğin sadece üçte biri temiz kaynaklardan bizlere ulaşmakta.
Fosil yakıtlar ucuz ve kullanışlıdır, nakliyesi kolaydır ve isteğe bağlı olarak elektriğe dönüştürülmesi de kolaydır.
Rüzgar ve güneş enerjisi, bolca rüzgar ve güneş ışığı alan yerler için idealdir. Ancak rüzgarı veya güneş ışığını petrolü taşıdığımız gibi depolayıp nakledememe sorunumuz var.
Bu kaynaklardan elde ettiğimiz enerjiyi başka yer ve zamanlarda kullanmak için enerjiyi akülerde depolamak ve uzak mesafelere taşımak için güç nakil şebekesi altyapımızı geliştirmeliyiz.
Bu esnada, nükleer santraller karbonsuz elektrik üretmek için nükleer fisyon kullanır. Her ne kadar fosil yakıt yakan tesislerden daha pahalı olsalar da her yere inşa edilebilirler ve güneş veya rüzgar gibi gidip gelen enerji kaynaklarına bağımlı değillerdir.
Araştırmacılar, nükleer atıkların yok edilmesi ve nükleer santrallerin güvenliğini geliştirmek için çalışmalarını hala sürdürüyorlar.
1940′lardan beri çözmeye çalıştığımız başka bir olasılık daha var: nükleer füzyon. Nükleer füzyonda hafif atomlar parçalanır, bunun sonucunda kaynaşırlar ve açığa çıkan enerjiden yararlanılır.
Kazalar nükleer füzyonda bir sorun teşkil etmez ve uzun ömürlü radyoaktif atık fisyonu üretmez. Ayrıca rüzgar, güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili taşıma sorunu da yoktur.
Dünya, her insanın ihtiyaçlarını karşılayabilir; ancak her insanın açgözlülüğünü değil
-Mahatma Gandhi
Buradaki büyük bir buluş, temiz enerjide devrim oluşturabilir. Aynı şey nükleer fisyon, güneş ve rüzgar için de geçerlidir. Bu teknolojilerin herhangi birinde ve bilhassa hepsinde birden gerçekleşecek büyük bir atılım dünyayı değiştirebilir.
Bu sadece elektrik tedariğimizi üç katına çıkarmamıza yardımcı olmakla kalmaz, ayrıca bunu devam ettirmemize de olanak sağlar.
Elektrik sıkıntısı daha büyük boyutlara varmadan ülkelerde büyük krizlere neden olmadan umarım bir çözüm sağlanabilir. Karanlık bir Dünya’yı kimse istemez..
Bu gönderi en son şu tarihte değiştirilmiştir 30 Nisan 2025 1:40 am