Mesajlaşırken sıklıkla herkesin kullanmış olduğu yüz ifadeleri hayatımıza girerek popüler bir hale geldi. İlk başlarda noktalama işaretlerini birleştirerek bir şeyler ifade etmeye çalışırken artık hazır emojiler kullanıyoruz.
Emojileri daha önce görmüş olabilirsiniz. Hani şu telefonlarımızda sürekli kullandığımız küçük gülen suratlar var ya? Evet onlardan bahsediyorum.
Emojiler; kızgın, ağlayan, kahkaha atan ve daha bir çok şeyi ifade eden suratlar. Tabi sadece yüz ifadelerinden de oluşmuyor, çiçekler, böcekler, aklınıza artık ne gelirse bunların emojileri çıkmış durumda.
Aklınıza gelebilecek hemen hemen her şeyi emojiyle de ifade edebiliyoruz.
Ancak emojiler hayatımızda her zaman var olmadı. Birisinin bu emojileri oluşturması gerekiyordu.
Emojilerin aslında 19. yüzyılda icat edildiği biliyor muydunuz?
Emojiler ilk olarak Shigetaka Kurita adında bir adam tarafından ortaya çıktı. Shigetaka Japonya asıllı birisi ve emojilerin dünyamıza yararlı olabileceğini düşünmüş olsa gerek bu konu için bir takım çalışmalar yapmış.
Aslında ’emoji’ kelimesi de Japoncadan gelmekte. Japoncada emoji, ‘resimli kelime‘ gibi bir anlama geliyor.
Emojilerin ortaya çıkma nedeni aslında bir problemi çözmeye çalışmaktı. Bu problem insanların tam olarak ne demek istediğini daha iyi anlama sorunuydu.
Sizde yaşamışsınızdır, bir arkadaşınız size düz mesaj yazdığında ne demek istediğini nasıl bir ruh halinde olduğunu tam olarak anlayamıyoruz ve bu iletişimimizi olumsuz yönde etkiliyor.
Aslında çok normal, mutlu bir halde yazdığınız mesajı karşı taraf kızgın, öfkeliymiş gibi okuyabiliyor. Bu gibi yanlış anlaşılmaları neyse ki ortadan kaldırmak için emojiler dünyamıza girdi.
Bir kişiye mesaj atmanız ya da birinin size mesaj atması o kişinin ne ifade etmek istediğini net şekilde ortaya koymayabilir.
Bunu, birinin sizinle yüz yüze konuşmasıyla karşılaştırın. Yani buradan bile anlayabilirsiniz, karşınızdaki kişi heyecanlı mı, mutlu mu, kızgın mı?
Birinin ne kadar heyecanlı olduğunu genellikle görebilir ve duyabilirsiniz. Ama bir şey yazdığınızda veya biri size yazdığında sesini duyamıyorsunuz, yüzünü göremiyorsunuz.
İşte Shigetaka Kurita bu sorunu çözmek için emojileri icat etti. Emojiler insanların nasıl hissettiklerini paylaşmalarına yardımcı olur.
Konuşmalarımızda verdiğimiz, konuştuğumuz şeye göre tonlama yaparız. Yüz ifadelerimizi kullanırız. Ton, ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğinizdir. Konuşurken kelimelerinize ton verirsiniz, sesinizi değiştirirsiniz.
Ruh halimizi karşı tarafa yansıtabilmek için yaparız bunu. Ancak yazı yazarken bu tonları karşı tarafa iletemiyoruz. Düz yazıda bunlar maalesef ortaya çıkmıyor.
Birisi yazdıklarınızı okuduğunda, sözlerinizi kendi kafalarından anladıkları şekilde seslendirerek okurlar bazen bu içsel tonlama yanlış olabilir ve ‘Ya ben ne dedim şimdi!’ gibi bir olayın içine düşebilirsiniz.
Emojiler bu sorunun çözümüne yardımcı oluyor. Karşı tarafa ne hissettiğinizi kolay bir şekilde aktarabiliyoruz. Aynı zamanda neredeyse her hissettiğimiz duygu için emojiler oluşturulmuş, bu da yazmada kolaylık sağlıyor.
Emojiler gerçekten çok popüler oldu. İlk icat edildiklerinde sadece 200 emoji vardı, ve hepsi siyah beyaz, oldukça basit emojilerdi. Ama şimdi 1000’den fazla her duyguyu yansıtan renkli ve detaylı emoji var.
Hatta, artık kendi kişisel emojilerimizi de yapabiliyoruz.
Belki bu emojilerin yerini ilerde daha ilginç bir şey alır ve bizde şimdi kullandığımız emojilere tarihi eser gözüyle bakarız kim bilir.. 🙂
Bu gönderi en son şu tarihte değiştirilmiştir %s = human-readable time difference 1:12 am