1863’ün ilk günlerinde, Dünyada türünün ilk örneği olan Londra metro sistemi henüz açılmamış, ancak şehirde de büyük bir kargaşaya neden olmuştu. Şehrin tam altında bir çukur kazıp içine demiryolu inşa etmek, o zamanlar insanlar için adeta bir rüya gibiydi.
İnsanlar bu fikirle dalga geçti, bazıları ise demiryolu şirketini eleştirdi ve bunu yapacak olanları cehenneme girmekle bile suçladı.
Çoğu kişi, projenin işe yaramayacağından emindi. Ancak zamanla görüldü ki bu hayal gerçekleşebilecek kadar gerçekti. Londra’da insanlar yeni metro hattını denemek için büyük bir merakla yeraltına akın etti.
Üç yıl süren inşaat ve çeşitli aksiliklerin ardından Metropolitan Demiryolu kullanıma hazır hale geldi. Şehir memurları, yolların yoğunluğunu azaltmak için yeni bir yol bulmanın rahatlığını yaşıyorlardı.
O dönemde Londra, at arabaları, seyyar satıcılar, inekler ve işe giden insanlar yüzünden sürekli sıkışık ve kalabalıktı. Yerin altına demiryolu inşa etmeyi düşünen ilk kişi, Viktorya dönemi vizyonerlerinden Charles Pearson’dı. Pearson, yıllarca yeraltı trenleri konusunda ısrarcı oldu, fakat rakipleri o zamanlar bunun imkânsız bularak eleştirdi.
Şehir merkezi boyunca bir demiryolu inşa etmek için geliştirilen çözüm basitti, ‘kaz ve ört’ yöntemi. İşçiler önce büyük bir çukur kazıyor, ardından tuğla kemerden oluşan bir tünel inşa ediyor ve çukuru tekrar dolduruyordu. Bu yöntem yüzünden kazalar da yaşandı; kanalizasyonlar fırtına nedeniyle suyla doldu ve projede gecikmelere yol açtı.
Metropolitan Demiryolu açılır açılmaz Londralılar yeraltına akın ettiler. Metro kısa sürede şehrin ulaşım sisteminin hayati bir parçası hâline geldi.
Zamanla ek hatlar inşa edildi, istasyonların etrafında yeni banliyöler oluştu ve hatta demiryolu şirketi turistlerin seyahatini cazip hâle getirmek için eğlenceli projeler geliştirdi.
Yıllar içinde Londra, şehir merkezi altındaki tünellerle modern bir metro sistemine dönüşmeyi başardı. Yüzeyde çalışan banliyö trenleri için de altyapı sık sık geliştirildi. Ancak şehir büyümeye devam ettikçe, herkes metroya yakın olmak istiyordu.
1880’lerin sonuna gelindiğinde, binalar, kanalizasyonlar ve elektrik kabloları yüzünden “kaz ve ört” sistemi için alan kalmamıştı.
Yeni bir çözüm gerekiyordu. Böylece “Büyük baş kalkanı” adlı bir makine geliştirildi; bu makine ile ekipler zemini delip derin yeraltı tünelleri inşa edebiliyordu. Tüp hatları, eski sistemden daha derindeydi ve inşaatın yüzeyi rahatsız olmuyordu.
İlk tüp hattı büyük bir başarı kazandı ve kısa süre içinde birçok hat daha inşa edildi. Yeni teknoloji, bazı hatların nehrin altından geçirilmesini bile mümkün kıldı.
20. yüzyılın başlarında Budapeşte, Berlin, Paris ve New York gibi şehirler kendi metro sistemlerini kurdu. Bugün ise dünya genelinde birçok şehir, yoğunluğu önlemek için yeraltı raylarını kullanıyor. Bu devrim niteliğindeki katkılardan dolayı Charles Pearson ve Metropolitan Demiryolları, modern şehir ulaşımının öncüsü olarak anılan bir şahsiyet.
Kısaca Londra’nın ilk yeraltı demiryolu hattı Metropolitan Railway, 1863 yılında açıldı ve Charles Pearson (1793–1862), Londra’nın demiryolu hattı olan Metropolitan Railway’nin öncüsüydü. Bu proje, şehrin ulaşım altyapısında devrim niteliğinde bir adım oldu.
İlk etapta bu hattın sadece 6 istasyonu bulunuyordu ve seferler buharlı lokomotiflerle yapılıyordu. Zamanla hattın uzunluğu arttırıldı ve yeni hatlar inşa edildi.
1900’lü yılların başında, Londra’nın yeraltı demiryolu ağı, şehrin ulaşımında önemli bir rol oynamaya başladı. Bu dönemde, elektrikli trenler kullanılmaya başlandı ve tünellerin derinliği de arttı.
Özellikle “tüp” hatları, daha derin tünellerle inşa edilerek, yüzeydeki yaşamı daha az etkiledi. Bu gelişmeler, Londra’nın ulaşım altyapısının modernleşmesine ve şehrin büyümesine katkı sağladı.