Yaşadığımız çağda neredeyse her gün teknoloji alanında bir yenilik meydana geliyor. Ancak çok da eskiye gitmeden bu sahip olduğumuz bilgisayarlar aslında bir oda büyüklüğündeydiler. Neyse ki çok sürmedi bu hal.. Peki bu süreç nasıl gelişti?
Bilgisayarlar modern toplumda çok büyük bir yere sahip. Her alanda aktif olarak kullanıyoruz. Aynı zamanda son yıllarda insanlığın gelişiminde büyük bir rol oynadı. Hayvan avlayarak yaşayan, devlet kuran köklerimizden sonra gelişen teknolojiyle birlikte aya bile ulaşmayı başardık.
Etrafımıza baktığımızda her yerde bilgisayar ve donanım görüyoruz. Ceplerimizde akıllı telefonlar, bileklerimizde akıllı saatler, hatta akıllı yüzükler, insanların kalp pilleri, asansörler, arabalar, robotlar..
Açıkçası bilgisayarlar artık günlük hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru haline geldi. Ancak bu durum elbette her zaman böyle değildi. Zaten bilgisayarların geçmişi de çok eski değil ilk bilgisayar 1945 yılında, ENIAC isimli hem programlanabilir hem elektronik bilgisayar olmuştu.
Gelin biraz geçmişe gidelim..
İlk bilgisayarlara bakacak olursak bir oda büyüklüğündeydi. Bu muazzam boyutlarına rağmen bu makinalar ceplerimize rahatça sığan cihazların işlem gücüne bile zor erişir haldeydi.
Bir akıllı telefonun saniyeler içinde sunduğu bilgiyi üretmek koca bilgisayarlar için birkaç saati buluyordu. Ne komik değil mi? Aradan kısa bir zaman geçmesiyle insanoğlu yeniliklerin üstüne daha çok yenilikler katarak bilgisayarları şuanki konumuna getirmeyi başardı.
Belkide 40-50 yıl sonra şuanki bilgisayarlarımız tam bir demode eski çağ ürünü olacak, kim bilir..
Evet dediğim gibi ilk bilgisayarlar bu konumdayken aradan sayılı yıllar geçmesine rağmen küresel toplumda epey bir yol kat etmiş görünüyoruz. En temel düzeyde bir bilgisayarın amacı insanlardan ortamlardan veya diğer programlardan harici bir şekilde bilgi almak ve bunu anlamlı bir çıktı üretecek şekilde işlemektir.
Elektrikten önce basit hesaplamalar yapabilmek için abaküs gibi birebir yazışma cihazlarını kullanan ilkel bilgisayarlar mevcuttu. 1804 yılında Joseph Marie Jacquard tarafından, delikli kartların, tezgahlarda girdi olarak kullanıldığı sistemi geliştirmesiyle önemli bir adım atılmış oldu.
Bu delikli kartlar ana makinenin değişmeden kalmasına izin verirken yeni girişi beslemek için değiştirilebilirdi.
1833 yılında ”Bilgisayarın babası” olarak kabul edilen Charles Babbage, ilk genel amaçlı bilgisayarı icat etti. Analitik motoru girdi olarak delikli kartları ve çıktı olarak da yazıcıyı kullanarak bilgi işlem alanında bir devrim oluşturmuş oldu.
Elektriğin ortaya çıkışıyla birlikte de elektromekanik röleler bilgisayarlar için anahtar görevi görmeye başladı. Analog bilgisayarlar sorunları modellemek için elektriksel ve mekanik olaylar gibi değişken ve fiziksel nicelikler kullandı ve bu da 1. Dünya savaşında etkin şekilde kullanıldı.
Semboller aracılığıyla farklı nicelikler atayan dijital bilgisayarlar başka bir sıçramaya gitti. Bu birinci nesil bilgisayarlar vakum tüplü devre kullanıyordu aynı zamanda tüm odayı da kaplıyordu ve çok sık bir halde arıza çıkarıyordu.
1950’lerde bunların yerini daha hızlı daha küçük ve güvenilir transistörler aldı. Transistör teknolojisi ana akım bilişiminin zeminini hazırladı. Bunu açıklamak gerekirse vakum tüpündeki bir bit başparmak büyüklüğündeyken transistörlerde tırnak büyüklüğündeydi.
1960’larda ise küçük MOS transistörlerin kullanıldığı entegre devrelerin (IC’ler) geliştirilmesiyle birlikte üçüncü nesil bilgi işlemin ortaya çıkışı gerçekleşti. Bu bilgisayarlarda boyut küçülürken işlem hızı önemli bir ölçüde artış gösterdi.
Bu devir binlerce Bit’in el büyüklüğünde bir alana sığabileceği bir çığır açan gelişmeydi. Ancak silikon bilgisayar çipi, bilgi işlem gücüne açılan bir kapıydı. Transistörler her yinelemede daha da küçüldü bugün 7 nanometre boyundalar.
Intel kurucusunun ortağı olan Goron E. Moore’un ünlü bir yasası:
Bilgisayarların her 18 ayda bir işlem gücünü ikiye katlayacağını ve maliyetin de aynı zamanda yarıya düşeceğini böylece günümüz bilgisayarlarının yarım yüzyıl öncesine göre milyarlarca kat daha hızlı olabileceğini söylüyor.
Transistler ve depolama teknolojisi geliştikçe kişisel bilgisayarlar masalarımızdan çantalarımıza, ceplerimize, parmak uçlarımıza bile erişti.
Bilgisayarlardaki ilerlemeler dünyamızı yeniden şekillendirmeye, yaşamımız ve iletişim kurmamız için yeni yollar getirmeye devam edecek gibi görünüyor.
Oda büyüklüğünde bilgisayarlardan şimdiki bilgisayarlara gelmek pek de kolay olmadı. Biri bir fikir buluyor diğeri o fikri geliştiriyor eklemeler yapıyor, düzeltmeler yapıyor vs. En son bu hale geliyoruz.
Artık bu çağda bir senede bile teknoloji alanında çok fazla değişimler meydana gelebiliyor. O yüzden önümüzdeki yılların hesabını tutmak oldukça zor gibi..