Bazı insanlar doğuştan sanki içlerinde bir pusulayla doğmuş gibi hiç bilmedikleri yerlerde bile kolayca yönlerini bulurlar. Peki bu nasıl oluyor? Herkesin yön duygusu neden aynı değil?
Bugün çoğumuzun aşina olduğu bir senaryodan bahsedeceğiz: Kaybolmak!
İster özel süper navigatör arkadaşınız olmadan kamp gezisine çıkın, ister sadece deneyin. Karanlıkta yeni bir yer bulmak, nereye gittiğinizi bilmemek gerçekten korkutucu bir seneryo.
Kendinizi, Taken filminde Liam Neeson tarafından canlandırılan Bryan Mills olarak hayal edin; kaçırılmış, gözleriniz bağlanmış, ve eve dönüş yolunu bulmanız bekleniyor. Bu tür film kahramanlarına kıyasla, bizim neyimiz eksik?
Daha doğrusu biz küçükken pazarda kaybolduğumuz için daha bunun travmasını zor atlatıyoruz. Bunlar biraz uçuk seneryolar 🙂
Bazı İnsanların Yön Duygusu Neden İyidir?
Her şey, yön duygumuzu anlamakla başlıyor. Yön bulma yeteneğimiz, çok sayıda duyunun etkileşiminden beyin hücrelerimizden kaynaklanır. Beş temel duyunun yanı sıra, özellikle görme ve işitme, Navigasyon için propriosepsiyon ve vestibüler sistemimizi kullanırız.
Propriosepsiyon, Mekansal farkındalığımız olan vestibüler sistem, uzayda dengemizi sağlamamıza yardımcı olur. Her şey olması gerektiği gibi çalıştığında, çevremizde sorunsuz bir şekilde gezinebiliriz.
Bununla birlikte, yüksek kaygı düzeyleri ve düşük öz güven, özgüven duygumuzu etkileyebilir. Bu da sizi ister istemez etkileyecektir. Eğer sürekli olarak dünyanın en kötü navigatörü olduğunuz söyleniyorsa, ya da siz öyle olduğunuzu kesin düşünüyorsanız, er ya da geç buna inanmaya başlayabilirsiniz.
Başka sebepler de var tabi. GPS teknolojisine aşırı bağımlılığımız gibi. Bağımsız olarak yön bulmayı bıraktığımız zaman, beynimiz çevremizi kavramak için uzamsal bilgiyi kullanma ‘pratiğini’ kaybeder. Yani tembelleşir.
Dahası, bilim insanları biyolojik farklılıkların da olabileceğini öne sürüyorlar. Beynimizde, Entorhinal korteks adı verilen bölge, başka bir önemli yapıyla birlikte çalışır, Hipokampüs adı verilen, uzamsal bilişle ilgili işlevleri yerine getiren bölgedir burası.
Nobel ödüllü John O’Keefe, hipokampüste bulunan ve beyin fonksiyonlarının gelişmesine yardımcı olan özel hücreleri keşfetti. Bunlara ise “yer hücreleri” adını verdi.
Bu hücreler, çevremizin haritasını oluşturmak için entorhinal korteksteki hücreleri, nerede olduğumuzu ve nasıl geri döneceğimizi hatırlamamızı sağlar.
Bazı insanların doğal bir yön bulma yeteneğine sahip olduğunu fark ettiniz mi? Araştırmalar, yön duygumuzun en azından bir kısmının doğuştan gelebileceğini ancak çevresel yada başka faktörler sebebiyle de geliştirilebileceğini söylüyor.
Tabii hayat deneyimleri de çok önemli. Çocukken sokakta oynayan, kamp yapan, keşfetmeyi seven insanlar farkında olmadan yön duygularını daha güzel geliştiriyorlar. Mesela sürekli aynı yerde yaşayan biriyle, farklı yerlerde dolaşmaya alışkın biri arasında ciddi fark olur. Gezmeye alışkın, keşfetmeye açık insanların yön duygusu genelde daha iyi olur.
Şu da var bazı insanlar çevreye daha dikkatli bakar, binaları, ağaçları, tabelaları kafasına yazar. Kimileri ise kafasında mekanın resmini çizer gibi zihinsel haritalar oluşturur. Aslında bunu bilerek de yapmazlar zihinleri açıktır. Bu küçük farklar bile yön bulmada çok şey değiştiriyor aslında.
Evet, stres ve panik de önemlidir. Sakin kalabilen, dikkatli davranan biri yönünü çok daha rahat bulur. Kaygılı, acele eden birinin ise kolayca kafası karışabilir.
Sonuç olarak yön duygusu ‘sende ya var ya yok’ dan ziyade geliştirmeye bağlı bir konudur. Kimi doğuştan biraz avantajlı başlasa da bu yetenek geliştirilebilir. Önemli olan kendinize güvenmek ve az da olsa pratik yapmaktır.
Haritalara bakarak çalışmak, yeni yerlerde kaybolmayı göze almak, tek başına yer mekan bulmak bile zamanla beyni eğitir. Yani isterseniz siz de kendi iç pusulanızı güçlendirebilirsiniz..