Bilim

Atalarımızın Dişleri Çarpık Değilken Bizlerin Dişleri Neden Çarpık?

Bütün bu antik kurukafaların diş teli izine rastlamamamıza rağmen düz dişleri var ve tabii ki de bu bir istisna değil.

Fosil kayıtlarına göre, antik insanların genelde düz dişleri vardı azı dişi ya da yirmilik diş de buna dahil. Günümüzde diş teli ve yirmilik diş çekimi talebini arttıran etmenler neler? Ne oldu da ağız ve çene yapımız değişti?

Atalarımızın Dişleri Çarpık Değilken Bizlerin Dişleri Neden Çarpık?

Kesin olarak bilmek imkansız olsa da, bilim insanlarının bu konuya dair bir hipotezi var elbette.

Bir kaç milyon yıl önce, modern insanların ataları geçimlik bir hayat sürüyorlardı. Yedikleri yemeği öğütebilir yapmak için dişleri ve çeneleri oldukça çok çalışmalıydı. Çoğu dişlerine bakıldığında düzleşme görülüyordu bu da oldukça fazla aşınmadan kaynaklanıyordu. Ayrıca bize göre çeneleri ve dişleri daha büyüktü.

Bir noktada yemeği hazırlamak için alet ve ateş kullanmaya başladılar, bu da yemeği parçalara ayırmaya yardımcı oldu. Aradan uzun bir zaman geçti ve yaklaşık 12000 yıl kadar önce, bazı insanlar tarıma ve hayvan ve bitkileri evcilleştirmeye başladılar.

Birkaç bin yıl içinde, İnsanların yiyeceklerini işlemesi ve arıtması daha yaygın hale geldi. Değirmencilik teknolojileri, pirinç ve buğday gibi tahılların zorlu kısımlarını
örneğin embriyo ve kepeği ayırmaya yardımcı oldu. Endüstri Devrimine geçildi ve teknolojik buluşlar bu süreci daha aktif biçimde hızlandırdı.

Oldukça kısa bir sürede, birçok insan ağzı öğütme, ezme gibi çoğu görevinden kurtuldu. İlginç olarak tam da bu zamanlarda diş çarpıklığı daha yaygın olmaya başlamış gibi görünüyor. milyonlarca yıllık evrim sürecini gösteren fosilller incelendiğinde araştırmacılar insanlar ve atalarında gitgide azalan çene büyüklüğünü de fark ettiler.

Birçok insan insanlık tarihinin büyük bölümünde yemek geçişleri— etin gelmesi ve pişirmenin başlaması— aşamalı olarak olmuştu ve diş ve çene büyüklüğündeki değişimler birbirine ayak uydurdu. Ama yakın zamandaki tarım ve mutfak devrimleriyle bu ilişki daha çabuk değişti.

Teoriye göre, kısa bir süre içinde bazı insan topluluklarında çene kemiği büyüklüğünde azalma gözlendi, ama diş sayısı aynı kaldı, bu da demek oluyor ki kalan kısıtlı alan için mücadele gerekiyor. Bu yüzden yeni çıkan dişler çıktıkları zaman, diğerlerinin yerini değiştirebiliyorlar ve bazı garip pozisyonlara giriyorlar.

Bir de bildiğiniz üzere 20′lik dişler, genelde çıkışlarını en son yapan dişlerdir ve işleri daha da karmaşık hale getirirler. Çıkışları da genelde kolay olmuyor çünkü yer bulmakta zorlanıyorlar. Bu da sıkışmış 20′lik dişe yol açıyor, bunlarda ameliyatla alınmazsa rahatsızlığa ve enfeksiyonlara neden olabiliyor.

Daha büyük çenelerin daha fazla çiğneme ihtiyacı ile ilişkili olduğu görülmekte. Çoğu bilim insanı insanların diyetlerinde çiğneme azaldıkça çenelerinin küçüldüğünü düşünüyor— ki bu da diş fazlalığına yol açar ve diş çarpıklığı ve sıkışmış 20′lik dişle sonuçlanır.

Bu hipotez bazı ön deneysel veri ile desteklendi. 1983 yılında yapılan bir çalışmada araştırmacılar 43 sincap maymununa, ya doğal sert ya da yapay yumuşak yemekle besleyerek büyüttüler.

Daha yumuşak yiyeceklerle beslenenler, daha kalabalık ön azı dişlerine, dönmüş veya yerinden oynamış dişlere ve daha dar diş kemerlerine sahip oldular.

İlgili Yazı

2004 yılında yapılan bir araştırmada, pişmiş yiyeceklerle beslenen fil faresinin çiğ ve kurutulmuş yiyecekler verilenlere kıyasla çiğneme işlemine dahil olan yüz bölgesinde yaklaşık %10 az büyüme yaşadığını benzer şekilde gözlemlediler.

Başka bir deyişle, kalıtsal faktörler söz konusu olsa da, sorun genetik olmaktan ziyade çevresel ya da bazı durumlarda yaşam tarzıyla ilgili gibi görünmektedir.

Bugünkü insanların tahminen %30′u, 60′ı bir diş sıkışması yaşadığı düşünülüyor. Ama bu durum dünya topluluklarında farklılık gösteriyor. Bazılarında doğuştan 20lik diş yok. Bazılarının diş sıkışması ve diş çarpıklığı yok ama yine de sorunsuz 20′lik dişleri var. Bu durum, daha az işlenmiş olan diyetlerle örtüşmektedir.

Peki, yaşam tarzı değişiklikleri ve ortodonti kullanarak diş çapraşıklığını nasıl önlenebiliriz?

1. Yaşam Tarzı Değişiklikleriyle Çapraşıklığı Önlemek

  • Bebeklik ve Çocukluk Döneminde Alışkanlıkların Düzenlenmesi
    Uzun süreli emzik ve biberon kullanımı: Araştırmalara göre 2 yaşından sonra bırakılmalıdır. Bu alışkanlıklar çene gelişimini olumsuz etkileyip çapraşıklığa neden olabilir.
  • Parmak emme, kalem ısırma gibi alışkanlıklar da çene yapısını bozabilir.
  • Dilin yanlış konumlanması (dil itimi) dişleri öne iter; bu alışkanlık da dil eğitimi ve konuşma terapisiyle düzeltilebilir.,

Burun Solunumu Alışkanlığı

  • Sürekli ağızdan nefes almak, üst çenenin daralmasına neden olabilir. Alerji, geniz eti veya burun tıkanıklıkları varsa tedavi edilmelidir.

Yeterli ve Dengeli Beslenme

  • Sert yiyeceklerin (havuç, elma gibi) çiğnenmesi çene kaslarını çalıştırır, sağlıklı bir çene gelişimi sağlar.
  • Vitamin ve mineral eksiklikleri (özellikle D vitamini, kalsiyum) kemik gelişimini olumsuz etkileyebilir.

Duruş Bozukluklarının Düzeltilmesi

  • Özellikle çene pozisyonu açısından doğru oturma ve yatma pozisyonları, çene simetrisini korumaya yardımcı olur.

2. Ortodontik Müdahalelerle Çapraşıklık Önlenebilir mi?

  • Erken Teşhis – Ortodontik Kontroller: 6-7 yaş civarında ortodontik muayene önerilir. Bu yaşlarda çene gelişimini yönlendirmek mümkündür.

Diş Çekimi Gerekmeden Yer Sağlama

  • Geçici dişlerin erken kaybı durumunda boşluğu koruyacak yer tutucular kullanılabilir.

Ortodontistler, bazı durumlarda kalıcı dişlerin sürmesini yönlendirebilir.

Tel Tedavisi (Braketler veya Şeffaf Plaklar)

  • Dişler çapraşık hale gelmişse, sabit (metal/seramik braketler) veya hareketli (şeffaf plak – Invisalign gibi) ortodontik sistemlerle hizalama sağlanabilir.

Tedavi sonrası retainer (pekiştirici) kullanımı da yeniden bozulmayı engeller.

Bu gönderi en son şu tarihte değiştirilmiştir 21 Temmuz 2025 1:34 am

Rüveyda Koç
Share
Yazar:
Rüveyda Koç