Eğer Richter ölçeğinde 15 büyüklüğünde bir deprem olsaydı, ne olurdu?
İlk bakışta kulağa yalnızca teorik bir ihtimal gibi geliyor olabilir. Ancak bu sorunun arkasında, gezegenimizin sınırlarını zorlayan devasa bir güç bulunuyor. Böyle bir olayın sonuçlarını anlamak için önce ‘büyüklük’ kavramını doğru yorumlamak gerekir.
Teknik olarak, artık deprem ölçümlerinde ‘Richter ölçeği’ değil ‘moment büyüklüğü ölçeği’ kullanılıyor. Bu ölçek, bir depremin sadece sarsıntısını değil, fay hattı boyunca ne kadar enerji açığa çıktığını da ölçebiliyor.
Genellikle üç ile dokuz arası büyüklükteki depremlerden bahsedilir. Bu nedenle çoğu insan, on büyüklüğünü ölçeğin üst sınırı, sıfırı da alt sınırı zanneder. Oysa bu ölçeğin bir sınırı yok, teorik olarak sınırsız yani. Hem yukarı hem aşağı yönde bir limit yok.
Yine de pratikte, Dünya’nın fiziksel sınırları vardır. Dokuz büyüklüğündeki bir deprem bile, gezegenin dönüşünü ölçülebilir şekilde etkileyebilir. Örneğin son yüzyılda yaşanan birkaç dev deprem, günün uzunluğunu saniyenin küçük bir kesri kadar değiştirmiştir.
On büyüklüğünde bir deprem meydana gelebilmesi için, binlerce kilometre boyunca uzanan bir fay hattının aynı anda kırılması gerekir. On bir büyüklüğündeki bir deprem ise neredeyse Dünya’nın yarısını kesen bir fay hattı gerektirir.
Eğer bir deprem 15 büyüklüğüne ulaşabilseydi, bu olay gezegenin bugüne kadar deneyimlediği tüm doğa olaylarından kat kat güçlü olurdu. Bu ölçekte bir sarsıntı, mevcut tüm su kütlelerini buharlaştırabilecek kadar enerji açığa çıkarırdı.
Yani okyanuslar, denizler, göller… Hepsi buharlaşır ve atmosferin yapısı kökten değişirdi. Bu durumda bir teselli payı da kalmazdı: su kalmadığı için tsunami oluşmazdı.
Enerji hesaplarına göre, büyüklük her bir birim arttığında, açığa çıkan enerji yaklaşık 31 kat artar. Bu demek oluyor ki 15 büyüklüğündeki bir deprem, 9 büyüklüğündeki bir depremden milyonlarca kat daha güçlü olurdu.
Böyle bir patlama, yerkabuğunu parçalayabilir, atmosferi yakabilir, hatta gezegenin eksenini bile değiştirebilir. Kısacası, Dünya’nın bütün fiziksel dengeleri altüst olurdu.
On sekiz büyüklüğündeki bir deprem, Dünya’nın yerçekimi bağlanma enerjisine yakın bir miktarda enerji açığa çıkarır. Bu da ‘Ölüm Yıldızı’nın Alderaan’ı yok ettiği sahneyle kıyaslanabilecek ölçüdedir.
Yirmi dört büyüklüğündeki bir sarsıntı, Jüpiter’in tamamının hidrojen bombalarıyla doldurulup aynı anda patlatılmasına eşdeğer olabilirdi.
Bilinen evrendeki en güçlü sarsıntılar, nötron yıldızlarında meydana gelir. Bu yıldızlar, öylesine yoğun ve güçlüdür ki, 25 büyüklüğüne kadar ulaşabilen yıldız depremleri gözlemlenmiştir. Bu tür bir sarsıntı Güneş’i bile patlatabilecek kadar güçlüdür.
Ancak bilim insanları, Dünya’nın bu seviyede bir depremi üretmesinin fiziksel olarak imkansız olduğu görüşünde birleşir. Jeolojik veriler, 9.5 büyüklüğünün bizim gezegenimizdeki doğal sınır olduğunu gösteriyor.
Peki ya ölçeğin alt tarafı?
Sıfır büyüklüğünde ya da daha küçük depremler var mı diye düşünecek olursak, evet, vardır.
Bir büyüklüğündeki bir deprem, yoldaki bir çimento kamyonunun yere düşmesiyle eşdeğer enerjiye sahiptir.
Sıfır büyüklüğündeki bir depremin, bir bardak suyun tezgah üzerinden yavaşça kayıp yere düşmesiyle oluşan hafif sarsıntı kadar etkisi vardır.
Negatif büyüklüklerdeki depremler ise neredeyse algılanamaz.
Bir kedinin şifonyerden düşmesi eksi iki, cep telefonunu komodinden düşürmesi eksi üç büyüklüğündedir.
Eksi beş, bir mekanik klavye tuşuna basmakla eşdeğerdir. Eksi sekiz, kum saatindeki tek bir kum tanesinin düşmesidir. Eksi on beş ise, havada süzülen bir toz zerresinin yavaşça masaya konması kadar hafiftir.
15 büyüklüğünde bir deprem, yalnızca şehirleri değil, gezegenin bütün yapısını yok ederdi. Okyanuslar kaybolur, atmosfer bozulur, yeryüzü tanınmaz hale gelirdi. İnsanlık, böyle bir güce karşı koyamazdı.
Sonuç olarak Dünyamızda devasa fay hatları bulunmadığına göre böyle bir olayı yaşama olasılığımızda yok olmuş oluyor. Ancak insanların içlerinde yaşadıkları depremlerin büyüklüğü henüz hesaplanabilir nitelikte değil. 🙂
28 Ekim 2025 9:51 pm